ÖZÜ: Davacı işçinin ciddi bir suçlamayla karşı karşıya olduğu bir sırada istifa dilekçesi vererek işyerinden ayrıldığı, gerçekte işyerinden ayrılmayı düşünmediği halde olayın etkisiyle buna yöneldiği anlaşılmaktadır. Gerçekten olaydan kısa bir süre sonra işyerine gönderdiği dilekçe ile iradesinin istifa niteliğinde olmadığını belirtmiştir.
T.C. Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesi
Esas No: 2004/33424 Karar No: 2005/23801 Tarihi: 05.07.2005
• Baskı Altında İstifa
• İstifanın Gerçek İradeyi Yansıtmaması
ÖZET :
Davacı işçinin ciddi bir suçlamayla karşı karşıya olduğu bir sırada istifa dilekçesi vererek işyerinden ayrıldığı, gerçekte işyerinden ayrılmayı düşünmediği halde olayın etkisiyle buna yöneldiği anlaşılmaktadır. Gerçekten olaydan kısa bir süre sonra işyerine gönderdiği dilekçe ile iradesinin istifa niteliğinde olmadığını belirtmiştir. Mahkemece, davacının istifa etmek suretiyle ayrıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi hatalıdır. Bu fesih işverence yapılan bir fesihtir.
(4857 s. m. 17, 1475 s. m. 14)
TAM METİN :
Taraflar arasındaki ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle reddine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 5.7.2005 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına Av. EC ile karşı taraf adına Av. ED geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
Davacı işçi 24.8.2001 tarihinde davalı işveren teftiş kurulu tarafından bir olayın soruşturması kapsamında ifadesinin alındığı sırada istifa ettiğini ancak istifanın gerçek iradeyi yansıtmadığını ileri sürerek ihbar ve kıdem tazminatlarına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının iradesinin fesada uğratıldığının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre davacı işçinin müşteriye ait kredi kartının bilgisi dışında kullanılması olayı sebebiyle önce 11.8.2001 tarihinde davalı bankanın Konya şubesinde müfettiş tarafından ifadesi alınmış, ardından İstanbul’daki genel müdürlüğe çağırılarak 24.8.2001 tarihinde yeniden beyanları alınmıştır. Davacı işçinin savunmasını verdiği 24.8.2001 tarihinde istifa dilekçesi verdiği anlaşılmaktadır. Daha sonra 28.8.2001 tarihinde insan kaynaklarına gönderdiği bir dilekçe ile savunmasının alındığı sırada hırsızlıkla suçlandığını ve olayı itirafa zorlandığını, olayın etkisiyle istifa dilekçesi verdiğini ancak bunun gerçek iradeyi yansıtmadığım bildirmiştir. 18.9.2001 tarihli bir başka dilekçeyle de istifanın geri alınmasını ve işe başlatılmasını talep etmiştir.
Bu konuda dinlenen davacı tanıkları da, davacının ifadesinin alındığı tarihte ruh halinin iyi olmadığını ve baskı nedeniyle istifa ettiğini açıklamışlardır.
Olayların bu sıralaması ve tanık beyanlarına göre, davacı işçinin ciddi bir suçlamayla karşı karşıya olduğu bir sırada istifa dilekçesi vererek işyerinden ayrıldığı, gerçekte işyerinden ayrılmayı düşünmediği halde olayın etkisiyle buna yöneldiği anlaşılmaktadır. Gerçekten olaydan kısa bir süre sonra işyerine gönderdiği dilekçe ile iradesinin istifa niteliğinde olmadığını belirtmiştir.
Mahkemece, davacının istifa etmek suretiyle ayrıldığı gerekçesiyle dava konu isteklerin reddine karar verilmesi hatalıdır. Bu durumda, işverence yapılan bir feshin olduğu düşünülmeli ve davacının savunmasının alındığı olayla ilgili gerekli araştırmaya gidilerek davaya konu isteklere hak kazanılıp kazanılamayacağı noktasında bir karar verilmelidir. Gerekirse bankacı bilirkişiden rapor alınarak sonuca gidilmelidir. Mahkemece eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeyle karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 400 YTL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 5.7.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Davacı 24.8.2001 tarihli istifa dilekçesiyle görevinden ayrılmıştır.
Bir müşteriye ait banka kartının bankadan kaybolması nedeniyle banka müfettişleri tarafından davacının ifadelerine başvurulmuştur. Davacı, bu ifade alımı sırasında baskıya maruz bırakıp, aç susuz şekilde sorgulandığını ve sorgudan kurtulmak amacıyla istifa dilekçesi verdiğini ileri sürmektedir.
Davacının iddiası tehdit ile iradesinin zaafa uğratılmasıdır. Bu iddianın ciddi ve inandırıcı kanıtlarla doğrulanması gerekir. Davacı istifasından sonra bankaya gönderdiği 28.8.2001 tarihli başvurusunda aynı iddialarını tekrarlamış ve yeniden değerlendirme istemiştir. Ancak, bu başvurusunda da herhangi bir kanıt göstermemiş ve 18.9.2001 tarihli ayrı bir dilekçesinde aynen “..istifa talebimin geri alınmasını ve bankadaki görevine dönme talebini onaylamınızı arzederim…” demektedir.
Davacının bu beyanı irdelendiğinde istifa talebinin kendisinden geldiği anlamı çıkmakta ve baskı iddiası da tekrarlanmamaktadır.
Davacı iradesinin fesada uğratıldığı hakkında tanık göstermişlerdir.
Davacının Konya ve İstanbul’da ayrı ayrı ifadesine başvurulmuştur. Tanıklar Konyada dinlenmişler ve buradaki ifade sırasında davacının psikolojik durumu hakkında beyanda bulunmuşlardır. Ancak, Konyada ifadeler 11.8.2001 günü alınmış olup, davacının istifası İstanbul’daki soruşturma tarihi olan 24.8.2001 tarihini taşımaktadır. İstanbul’da ki ifade alımıyla ilgili hiçbir tanık bulunmamaktadır. Bu durumda davacının istifası hukuken geçerli olmakla usul ve yasaya uygun olan mahkeme kararının onanması görüşündeyiz.